Röportaj / Kitap Gurmesi

http://kitapgurmesi.com/2017/04/irem-uzunhasanoglu-ile-gitme-gul-yanaklarin-solar-kitabi-hakkinda-roportaj.html

 

 

 

Merhaba, öncelikle sizi, sizden dinleyerek daha yakından
tanımak isteriz?

Merhabalar. İrem Uzunhasanoğlu İngiliz Edebiyatı öğretmenidir, sıkı bir okurdur, yazardır, romancıdır, öykü
yazar, şiir sever. Aynı zamanda 4 yaşında bir oğlan annesi, oyun arkadaşı, yol göstericisi ve masalcısıdır. Tabii bir de ev ve iş dışında bir İrem Uzunhasanoğlu vardır ki o da İstanbul aşığı, doğa yürüyüşleri sever, çikolata ve kahve bağımlısı, sinema ve tiyatro
sever ve seyahat tutkunudur.

Yazarlık dışında ne iş ile meşgulsünüz?

Eğitimciyim, 10 sene Işık Lisesi ve Robert Kolej’de çalıştıktan sonra hayatımı yazı ve oğlum arasında ikiye
bölmek istediğim için mesleğimi bıraktım. Aynı zamanda Apple eğitmenliği yapıyordum, öğretmen arkadaşlarıma eğitimlere gidiyordum. Şimdi ise sadece öğrencilerle yaratıcı yazı çalışmaları yapıyoruz. Okullara gidiyor ve 365, Her Güne Bir Yazı kitabımın eğitimlerini
veriyorum. Dergilere fikir yazıları ve yazar tanıtımları yazıyorum. Tabii bir de çeviri işi var. O da dünyanın en keyifli işlerinden biri.

Benim de ailemde göçmenlik var. Birkaç kez Midilli’ye
gitmeme rağmen hiç sorgulamamıştım. Kitabınızı okuduktan sonra hayıflandım, kendi soyağacım için oldukça da meraklandım. Okuyucularınızdan aldığınız yorumlar nasıl?

Okurlardan şimdiye dek tek bir olumsuz yorum gelmedi diyebilirim. Özellikle mübadil
torunları romanı hasretle ve göz yaşları içerisinde okuyor. Büyüklerinden duydukları bir tatlı ismini, bir Rumeli türküsünü, onlara has bir özdeyişi okuyup duygulanıyorlar. Toprak acısı çekmiş ve acıyı yüreklerine gömmüş insanların torunları olmak demek acıyı
omuzlarında halen taşıyor olmak demek. Ben romanımın içinde Kuvay-i Milliye’de ve Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış insanların gerçek isimlerini de kullandım. Bir gün bir e-mail aldım, ‘o yazdığınız kişi benim kayınpederim’ diyordu. Oturdum ağladım. Hâlâ da duygulanırım.
Romanı o topraklardan bir kişinin bile okumuş olması benim için yeterliydi. Yazdım ve onlara emanet ettim Gitme Gül Yanakların Solar’ı. Benim için zor oldu vedalaşmak, neticede ilk gözağrımdı ama benden çıkıp sizlere ulaştığı an insanın koltuklarını kabartan
bir gurur ve yıllardır susulanı yazmış olmanın verdiği haklı sevinç… Kimi anneannesinden bir parça buldu, kimi dedesinden. Mübadele dernekleri onların ruhlarını yaşattığımı düşünerek teşekkür etti. Oysa ben kitabın başında da dediğim gibi 1.5 milyon hikâyeden
sadece birini anlatıyordum. Olumsuz sayılır mı bilmem ama bir gün bir okur beni karşısına alıp dedi ki ‘benim ailem o kadar kötü acılar yaşamış ki, bu romanda yaşananların yanında solda sıfır kalır’ ve anlattı. ‘Daha vahşi olabilirdin’ dedi bana. Bilerek sansürlememiştim,
elimde olanı yazmıştım. Sadece sustum. Sen de soyacağına dair araştırmalar yapabilirsin, sonra büyüklerini kaybetmeye başladıkça pişman oluyor insan… Çok geç olmadan … Geçmişi aralamalı…

Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorsunuz. Yazar ile okuyucunun
arasının bir mesaj uzaklığında olmasını nasıl buluyorsunuz?

Yıllarca çok çektik kibirli ve uzak yazarlardan. Yeter. Artık teknoloji çağı, çocuklarımız
ise 21. yüzyıl çocukları… Gizli kapaklı yaşamak bana göre iş değil. Ben neysem oyum. Her zaman şeffaf. Derdimi de herkes bilir, tasamı da. Kimseden bir farkım yok, ben de eve girip oğlumla mutfakta kurabiye kek yapan bir anneyim. Yazarlık bir meslek değil
ama çok çok çok emek verilmesi gereken bir mertebe. İki kitap çıkarınca hemen yazar olunmuyor. Biz yazarsak Latife Tekin nedir o halde? derim hep. Bu minvalde düşününce de ulaşılabilir olmanın garipliği ortadan kalkıyor. Kitap okuyorum ve yazıyorum diye insanlara
cevap vermeyeceksem okumayayım, yazmayaym daha iyi. Çünkü daha iyi insan olmak için okuyoruz. Vaktim oldukça okurlarımla karşılıklı sohbet ediyor, onların çocuklarını ve evcil hayvanlarını seviyor, yaşamlarını takip ediyorum. Çünkü hepimiz her şeyden önce
insanız. Diğer türlüsü, o mesefeli olma durumları, bana göre değil.

Kitabınızı okuyanlar kitabınızın konusunun çıkış noktasını
bilecekler ancak henüz okumayanlar için “Gitme Gül Yanakların Solar” ı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Gitme Gül Yanakların Solar, bir göç hikâyesi yazma isteğinden doğdu. Bir gün anneannem
(romandaki Leman Hanım’la) sohbet ederken bana annesinin 29 günlükken Selanik’ten göç ettiğini söyledi. Yeni doğum yapmıştım. 29 günlük bir bebeğin o zorlu şartlara nasıl dayanabileceğini kendi kendime düşündüm. Çok etkilendim, ertesi gün yazmaya başladım.
Mübadele Edebiyatı’na katkıda bulunmak hele ki Yaşar Kemal’in Ada Hikâyesi dörtlemesinden sonra bunu yapmış olmak benim için onur vericiydi.

Sosyal medya da sizi takip etmek isteyenler nasıl ulaşabilir?

Sosyal medyayı gayet iyi kullandığımı düşünüyorum. Mesajların, soruların neredeyse
tamamını yanıtlıyorum. Instagram ve Facebook’ta irem uzunhasanoğlu olarak varım. Twitter’da ise irem_uz

Çok fazla kitap okuyorsunuz, sizin için olmazsa olmaz
beş yazar kimdir?

İşte yine geldi en zor soru:)

Batı Edebiyatı’ndan Virginia Woolf, Plath, Dickens, Durrell, Fowles, Joyce, Proust.
Japonya’dan Murakami. Rusya’dan Tolstoy. Türk Edebiyatı’ndan Tanpınar… Ve liste uzar gider…

Epsilon Yayınevi ile nasıl tanıştınız?

Tesadüf eseri. İlk roman dosyamı yirmi farklı yayıncıya yollamıştım, bekliyordum, bu bekleme aylar hatta yıllar
sürer, benim için de zor bir yayımlatma süreciydi. İlk dosyayı bir çok yayınevi yayımlamak istemez, romanın binlerce satmayacaksa pek yanaşmazlar. Parayla bastırmak işin kolayıydı ama bu da hiç prestijli bir şey değil, camiada hoş karşılanmaz, kabul görmez,
o yüzden sabırla bekledim. Epsilon’la anlaşmamdan sonra bile yedi ay sürdü basmaları. İki senelik bir süreç.

Birçok imza günü etkinliğine katıldınız. Bu imza günlerinden
unutamadığınız bir hatıranız var mı ?

Çook var, olmaz mı! Beni en çok etkileyenler benimle özel hikâyelerini, sıkıntılarını,
hastalıklarını, geçirdikleri sıkıntılı dönemleri paylaşanlar… Hepsi aklımda, tabii ki burada paylaşamıyorum. Bir okurun çıkıp size can-ı gönülden sarılması çekilen her türlü yayınevi, basım (ve saire) sıkıntısına helal olsun dedirtecek cinsten.

Yeni kitap çalışmanız var mı?

İkinci romanım biteli 1 sene oluyor. Şimdilik çekmecede makus kaderini bekliyor.
Üçüncü romanım ise neredeyse yarılandı. Bir de öykü dosyası var elimde. Üretim tam gaz devam yani.

Bir yazar olarak okuyuculardan beklentiniz nedir?

1. Emeğe saygı… Romanı yazmak işin kolay kısmı ama ya mutfağında çektiklerimiz?
Bak işte ikinci romanımı bitireli bir sene olmuş, çekilen stres de cabası. Ben bir romanı basmak için senelerimi veriyorum, okurun da değer vermesini bekliyoruz o kadar. Ama üzülerek görüyorum ki (en yakın arkadaşlarım bile) kitabı onlara hediye etmemi bekliyorlar.
Oysa bilmiyorlar ki ben de sizler gibi İdefix’ten satın alıyorum kendi kitabımı. Sanki yayıncımız bize yüzlerce kitap veriyor sanıyorlar. Yayıncı da kitap satılsın diye bekliyor. Böyle bir kördüğüm. Ben de her şeyden önce kendimi bir okur olarak gördüğüm için
yazar dostlarımın kitaplarından fazla alıp eşe dosta hediye ediyorum, en güzel destek yazarın kitabının başkalarına okutulması.

Çok teşekkür ederim bu güzel soruların için… Zevkle yanıtladım…