Fantastik Edebiyatın Efendisi, Tolkien

Bu yazı Arka Kapak Dergisi Temmuz 2017 sayısında yer almıştır.

tolkien

 

‘Buz kesmiş puslu dağların ardında

Derin zindanlara ve eski mağaralara

Gitmeli buradan şafak sökmeden

Solgun ve büyülü altını aramaya…’ Hobbit

 

J.R.R Tolkien 1937 yılında Hobbit’i yayımladığında kimi eleştirmenler bu kitabın fantastik türde yazılmış sıradan bir çocuk kitabı olduğunu iddia ederken kimileri de bunun edebiyat dünyasını sallayacak bir öncü sarsıntı olduğu öngörmüştü. Tolkien’ın Bilbo Baggins’i çıkardığı yolculukta, okur, sadece farklı krallıkları ziyaret etmekle kalmayacak aynı zamanda şiirler ve mitolojik hikâyelerle donatılmış lirik bir şölen yaşayacak, orta dünyayı bir kaşif gibi keşfedecekti. Hobbit’le başlayan ve daha sonra Yüzüklerin Efendisi üçlemesiyle daha da derinleşen bu destansı öyküde iyi ve kötü büyücüler, farklı ırklar, ayrıksı roman kahramanları, ejderhalar ve yaratıklar var. Bu hikâyelerin çoğu Alman ve İskandinav mitolojilerinden ilham alınarak kurgulanmış ve zengin bir dil ile harmanlanmış. Bu eserleri önemli kılan bir diğer öğe de olay örgüsünün geçtiği yer- yani imgesel olarak yaratılmış Orta Dünya. Başroldeki tema da insanlığın bir türlü hesaplaşamadığı kadim bir mevzu olan ‘kötünün iyiye karşı mücadelesi’. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda Tolkien’ın Dünya Edebiyatı’na ve hatta edebiyatın alt türlerinden biri olan Fantastik Edebiyata olan katkıları yadsınamaz.

Şimdi, yukarıda saydığımız öğelerin tek tek üzerinden geçelim ve Tolkien’ın eserlerini diğer türlerin önüne çıkaran sebeplerin üzerinde durup, fantazyaya olan katkılarından da bahsedelim.

 

  1. Bir Filolog olarak Tolkien

Tolkien sadece bir yazar değil aynı zamanda Oxford Universitesi’nde dil ve dilbilim profesörüdür. Bilinen en eski yazılı Anglo Sakson metinlerinden biri olan, yaklaşık 1000 yılında yazılmış ve üç bin küsur dizeden oluşan Beowulf destanını çevirmiş, Kral Arthur dönemi hikâyelerinin anlatıldığı Sir Gawain ve Yeşil Şövalye üzerine çalışmalar yapmış uzman bir akademisyen, şair ve filologdur. Kelt ve İskandinav mitolojileri üzerine çalışmalarıyla tanınır. Alman ve Avrupa Mitolojileriyle ilgilidir. Tüm bu ilgi alanların önemini ve katkılarını Gandalf’ta, Sauron’da, Gollum’da görmekteyiz.

 

  1. Yeni bir akım olarak ‘Tolkienesque’

Tıpkı Kafkaesk kelimesinin literatüre yerleşmesi gibi bu akımı da dilimize ‘Tolkienesk’ olarak çevirebiliriz. Oxford Sözlüğüne girmiş ve kendine yer edinmiş olan bu edebi tür ‘Yüzüklerin Efendisi’ nin olay örgüsüne benzeyen eserleri tanımlamak için kullanılıyor. Isaac Asimov ve Arthur C. Clarke eserleri için Tolkienesk demeleri tesadüf değil, aksine her iki yazarın da Tolkien’dan etkilenmiş olduklarını bilinen bir gerçek.

 

  1. Fantastik Edebiyatın içinde bir alt tür

Fantastik Edebiyatı ilk başlatan Tolkien değildir elbet ama yeniden tanımlayan kişi diyebiliriz. Aslında Tolkien fantazya türünü tanımlayacak tüm öğeleri eserlerinde kullanıyor. Masallar, büyülü dünya, alegori, dev ve ejderha gibi mitsel yaratıklar, canavarlar, büyücüler, gerçek olmayan yerler ve daha bir çok şey. Bu da Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin; Beowulf, Gılgameş ve İlyada kadar önemli bir destan olduğunu ve en az onlar kadar fantazmagorik öğeler içerdiğini gösteriyor. Peki bu üçlemeyi (hatta Hobbit’i de sayarsak dörtlemeyi) farklı kılan nedir? Fantastik Edebiyatı bir seviye daha atlatıp ‘Derin Fantezi’ yapıyor olması. Akademisyenlerin ve eleştirmenlerin ‘high-fantasy’ olarak tanımladığı ve Hobbit’le kurulan Orta Dünya’nın, Yüzüklerin Efendisi’nde daha da derinlere iniyor olması. Örneğin metnin içinde anı yaşarken birden binlerce yıl önceki bir savaşı anlatan bir şiirin girmesi, okura, sanki kendi tarihini okuyormuş gibi hissettirir. Metin katmanlaşmıştır, artık binlerce yıllık tarihe sahip bir Orta Dünya’yla karşı karşıyayızdır. Karakterlerin dönüşümü de eseri farklı kılan noktalardan biridir. Alis Harikalar Diyarında’daki Alis’in karaktersel dönüşüme girmez ama Frodo girer.

 

  1. Popüler Kültüre etkileri

Tolkien’ın bu destansı yolculuğu fantastik Edebiyatın sınırlarını iyice genişletip açınca, metin de bir çiçek gibi saçılıp, türler arası sanatın gelişimine de katkıda bulunmuştur. Özellikle 1960’larda fantastik yazın patladı ve yayıldı. Akabinde benzer türlerde onlarca kitap yayımlandı. Bu ilk olarak filmcilerin dikkatini çekti ki burada Peter Jackson’ın altı film olarak çektiği Yüzüklerin Efendisi serisini anmadan geçemeyiz. Film sektöründen sonra bilgisayar oyunları sektörüne zıplayan bu çılgınlık domino hızıyla yayılmaya devam etti. Led Zepplin’in üç şarkısına konu oldu, başkanlık seçimlerine slogan oldu, kutu oyunları yapıldı, Gollum’un ‘kıymetlimisss’ sözcüğü gibi kült sözcükler gündelik dile sızdı.

 

  1. Tolkien sonrası Edebiyat

Isaac Asimov ve Arthur C Clarke’tan bahsetmiştik. Peki ya Ursula Le Guin’in ‘Yerdeniz’ kitabına esin kaynağı olduğunu? Star Wars’un yapımcısını etkilediğini? Taht Oyunları’nın yazarı George R. R. Martin’in bir röportajında ‘Bu benim Tolkien’a cevabımdır’ dediğini? Son dönem çok popüler olan gençlik edebiyat serilerinin çoğunun Yüzüklerin Efendisi’ne bir atıf olduğunu? Tolkien’ın en yakın arkadaşı C.S. Lewis’in bile onun etkisi altında kalarak yazdığını?

 

  1. Kayıp Jenerasyona katkı

I.ve II. Dünya Savaşları, Avrupa’nın başından geçirdiği en büyük yıkımlardandır, o yıllarda verilen insan kayıplarının yanı sıra en çok sanat eseri verilen dönemdir. Sanatçılar, müzisyenler ve ressamlar en iyi eserlerini vermişlerdir. Tolkien ise I. Dünya Savaşı’nda Fransa’ya karşı savaşmak üzere Somme Muharebesine gönderilir. Tolkien burada sıcak savaşı, topu, tüfeği görür, ölümlere şahit olur, sonunda da hummaya yakalanarak askeri hastaneye kaldırılır. Cephe dönüşü Yüzüklerin Efendisi’nin yazmaya başlayan Tolkien, Samwise Gamgee karakterini savaşırken umudunu yitirmeyen askerlere adar. Savaş sonrası askerlerin binlercesinde görülen ‘Shell-Shock’ yani savaş sonrası sendromunda yaşanan ani körlük, tat-koku kaybı, titreme, anksiyete gibi belirtileri ise ünlü karakteri Frodo’da kullanır. Frodo, Shire’a döndüğünde her şeye karşı ilgisini kaybetmiş, kabuslar gören ve inzivaya çekilmek isteyen bir delikanlıya dönüşür. Merry, Pippin ve Sam ise Shire hayatına adapte olmuştur. Burada şunu da eklemekte fayda var. Yüzüklerin Efendisi üçlemesi bir çok farklı okumalara açıktır, kimi kritikler kitabı I. Dünya Savaşı’nın alegorisi olarak görür ve Sauron’un Stalin ya da Hitler olduğunu, Orkların Almanlar olduğunu, yüzüğün atom bombası olduğunu iddia ederler. Tolkien ise bunların hepsini reddeder ve alegorileri sevmediğini söyler. Tolkien belki George Orwell’in Hayvan Çiftliği’nde olduğu gibi yoğun bir alegori yapmamıştır ama en azından kitabın sonunu Nagasaki ve Hiroşima döneminde yazdığını varsayarsak etkilenmiş olduğu gerçeğini de yadsıyamayız.

 

  1. Orta Dünya

Orta Dünya; krallıklarıyla, çeşitli coğrafi bölgeleri, farklı lehçeli dilleri, iyi ve kötü kralları, Gandalf’ı, Saruman’ı, Elf’leri, Hobbit’leri, Orkları ile var edilmiş hayali bir kıtadır. Tolkien evreninde dünya, yuvarlak değil, düzdür. Yeryüzünün ortasında ise Orta Dünya kıtası vardır.

 

Tolkien’ın bu dört eseri (ve ölümünden sonra oğlu Christopher tarafından bastırılan Silmarilion da dahil olmak üzere) yirminci yüzyılda fantastik edebiyat türünde verilmiş en iyi eser seçilmiş ve popülaritesi en genç okurlara bile ulaşmıştır. Bir eleştirmenin de dediği gibi ‘Yüzüklerin Efendisi Edebiyatı öldürebilecek kadar kuvvetli bir hamledir.’

 

 

Aslında geriye dönüş diye bir şey yok. Shire’a varsam bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; çünkü ben aynı olmayacağım. Bir bıçak, zehirli bir iğne, bir diş ve uzun bir yükle yaralandım ben. Huzuru nerede bulacağım? Frodo (Yüzüklerin Efendisi)